Tezgâhın Ardındaki Hayatlar

Öğrenciler, anneler, göçmenler çeşitli sebeplerle bu işleri yapıyorlar. Basit bir gülümseme ya da teşekkür onların dünyasına ulaşmamıza yardımcı olabilir.

Haber Giriş Tarihi: 11.04.2025 16:09
Haber Güncellenme Tarihi: 11.04.2025 16:09
https://www.idunaakademi.com/

Günlük hayatın karmaşasında sıkça gözden kaçırılan bir gerçek vardır: Tezgâhın ardında duran insanlar. Bir manavda, bir pazar tezgâhında, bir kafede ya da bir kitapçıda, şöylece gülümseyerek sizi karşılayan insanların hikâyelerini düşünür müsünüz? Onlar, hayata dair çeşitli umutlar, hayal kırıklıkları ve savaşlarla dolu birer dünyayı sırtlarında taşırken tezgâhın ardında sessizce dururlar.

İnsanların tezgâhın ardında kalma sebepleri o kadar çeşitlidir ki… Bir öğrenci harçlığını çıkarmak için sabah erkenden kalkıp kahve döker, pazarda tezgâh açan biri, gece daha gündüz olmadan kalkar her gün, bir anne çocuklarını okutmak için manav tezgâhında sebzeleri tartar ya da bir göçmen, dilini bilmediği bir ülkede yeni bir hayatın ilk adımlarını tezgâhın ardında atar. Peki biz, ödememizi yaparken ya da siparişimizi beklerken onları gerçekten görüyor muyuz?

Bir zamanlar, mahallenin köşesindeki bakkal amcanın hikâyesini öğrenmiştim. Gençliğinde çiftçilik yaparken yağmur yıllarca toprağına uğramamış, borçları artmış ve şehrin kalabalığına sığınmış. Akşamüzeri ekmek almak için girdiğim o bakkalda, kasaya her dokunduğunda o çatlamış ellerde mücadelenin hikâyesini görürdüm.

Bazen de tezgâhın ardındakiler sırf görünmez olmak isterler. Bir şeyler satarken aslında kendi yüklerinden kaçıyor olabilirler. Kitapçıdaki kasiyer, sessizliği seven bir şairdir belki. Gün boyu raflara dokunan insanları izlerken yazılarında hayatı yeniden yoğurur. Ya da manavdaki o çalışkan delikanlı, şartların onu nerelere savurduğunu düşünüyordur.

Fakat biz, tezgâhın ardından bize uzanan ellerin ardındaki dünyayı genellikle görmeyiz. Onlar, hayatımızı kolaylaştıran sessiz kahramanlarımızdır. Şöyle bir durup onları görmeye çalışan bir bakış, belki bir gülümseme ya da samimi bir teşekkür, o hikâyeler arasında bir köprü kurabilir.

Tezgâhın ardındaki hayatlar, aslında bizim hayatımızın önemli bir parçasıdır. Onlar olmadan bu kadar düzenli ve kolay bir hayatı sürdürebilir miydik? Belki bir gün, tezgâhın ardında durarak yaşadıkları dünyaya tanık olma fırsatı buluruz. O zamana kadar, her karşılaştığımız insanın arkasındaki hikâyeyi fark etmeye çaba göstermek yeterli olabilir.

Pazarda, caddede, dar sokaklarda, üç tekerlekli bir arabanın üzerinde bağıran bir insanın hikâyesini anlamak zor olmamalı bu dünyada.